Son zamanlarda Vitamin D analizi trend haline geldi. Gerek hekimler gerekse laboratuvarlarda bu analizi yapan analistler ne demek istediğimi çok iyi anlayacaklardır. Güneşli günlerin oldukça fazla olduğu bölgelerde dahi D vitamini analizi sayısında dikkate değer bir artış var. Peki bu artış gerçek ihtiyaçtan mı kaynaklanıyor yoksa son zamanlarda oldukça popüler olan beslenme uzmanlarının etkisiyle oluşan geçici bir rüzgar mı? Bunu zaman gösterecek ama şaşırtıcı bir şekilde vitamin D değerlerimiz de düşük çıkıyor. Peki nedir D vitamini?
D vitamini epidermisde fotokimyasal olarak üretilen bir steroid hormondur ve antiraşitik etki gösteren bir grup maddenin ortak adıdır. Beslenmede önemi olan iki yapısı vardır. Bunlar; ergokalsiferol (D2) ve kolekalsiferol (D3) yapılarıdır. İnsan vücudunda sentezlenebilen tek vitamindir. Vitamin D3 sentezinde ilk basamak, güneş veya ultraviyole ışınlarının etkisiyle ciltte bulunan provitamin D’nin vitamin D3’e dönüşmesidir. Daha sonra D vitamini bağlayan proteinlere (DBP) bağlanarak hedef organlara taşınırlar. Vitamin D yağlarla birlikte emilip taşınmaktadır. Bu nedenle D vitamininin emilimi için yağ ve safra ortamı gerekmektedir.
Emilim jejunum ve/veya ileumda meydana gelir ve barsak mukozasınca emilen vitamin, trigliseritler ve kolesterolde olduğu gibi şilomikron-lenf sistemi yoluyla karaciğere taşınır. Yaklaşık olarak %80’i lenfatik sistem tarafından emilir. Karaciğerde vitamin D bağlayıcı spesifik protein (DBP) yardımıyla şilomikron ve lipoproteinlerden ayrılır. Vitamin D karaciğerde depo edilir, atımında en önemli yol safradır.
İnsanlarda vitamin D3 üretimi, coğrafi bölgelere, atmosfer koşullarına, açık yerlerde bulunmaya ve derideki pigmentasyon durumuna göre değişir. Çok miktarda melanin içeren koyu renk derililerde D3 oluşumu düşüktür.
- Raşitizm: Kemiklerin yetersiz mineralizasyonu ile karakterize bir çocukluk çağı hastalığıdır. El, ayak bilekleri ve kıkırdak-eklem bileşim bölgelerindegenişleme ve bacaklar ve göğüs kafesinde deformite ile kendini gösterir.
- Osteomalazi: D vitamini eksikliğine bağlı olarak yetişkinlerde görülen, kemik ağrısı ve kas güçsüzlüğü gibi belirtileri olan bir kemik hastalığıdır.
D Vitamininin İskelet Sistemi Dışı Etkileri
Son yıllarda yapılan araştırmalarda D vitamininin iskelet sistemi dışında da etkileri olduğunu düşündürmektedir.
Kalıtsal D vitamini eksikliği olan çocuklarda tespit edilen kas güçsüzlüğünde D vitamini desteğiyle küçük ama anlamlı şekilde düzelme oluşu, D vitamini ile kas güçsüzlüğü arasında ilişki olduğunu düşündürmektedir. World Health Organization (WHO), kolon kanserinin, D vitamini eksikliği ile ilgisi olduğunu belirtmektedir. D vitamini ve kanser arasında ilişki olduğunu düşündüren bazı veriler olduğu halde, yüksek doz D vitamini desteğinin kanseri önlediği veya tedavi ettiğini ispatlayan yeterli kanıt yoktur.
D vitamini, bağışıklık sistemi hücreleri üzerinde önemli etkiye sahiptir. D vitamininin, edinsel bağışıklık sisteminin aktivasyonunu baskıladığı halde, doğal bağışıklık sistemini özellikle monosit ve makrofajları aktive ettiği ve böylece hücre içi mikroorganizmalara karşı ciddi bir direnç oluştuğu görülmüştür. D vitamini ve kardiyovasküler hastalıklar arasındaki ilişki ile ilgili yapılan araştırmalarda, gözlemsel çalışmalar düşük D vitamini düzeyi ile hipertansiyon arasında ilişki olduğunu gösterse de, randomize çalışmalar çelişkilidir. Bu konuda daha fazla çalışmanın yapılması gerektiği belirtilmektedir.
Hemodiyaliz hastalarıyla yapılan bir çalışmada bu hastaların % 78’inde D vitamini eksikliği gözlenmiştir. Fakat D vitamininin bu konuda etkisiyle ilgili daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
- Yağlı balıklar, ringa, uskumru ve ton balığı iyi birer D vitamini kaynağıdır.
- Konserve balıklardaki düzeyi taze balığın yarısı kadardır.
- D vitamini bir miktar karaciğerde depolandığından memelilerin karaciğeri iyi bir kaynaktır.
- Yumurta, kaymak, çikolata ve balık yağı D vitamini yönünden zengin diğer yiyeceklerdir.
RDA’ya göre yetişkinlerde günde 200-400IU veya 5-10µg, bebeklerde 10µg alınması önerilir.
D vitamini yağda eriyen bir vitamindir ve fazlası depo edileceğinden toksik etkiye sebep olmaktadır. Günlük dozun 1000IU veya 25µg üstüne çıkması toksik olabileceğinden sakınılmalıdır. Üst düzey günlük 10µg’dır.Uzun süreli yüksek dozda alınması ateroskleroz ve kardiyomiyopatiye neden olur. Kemiklerde aşırı kalsifikasyon, böbrek taşları, yumuşak dokuda metastatik kalsifikasyon, başağrısı, halsizlik, bulantı, kusma, konstipasyon, poliüri ve polidipsi D vitamininin toksik etkilerindendir.
Sağlıklı bir hayat sürebilmek için iyi beslenme ilk koşuldur. Bu koşulu sağlarken ne yediğimizin yanısıra ne kadar yediğimiz de çok önemlidir. Paracelsus’un dediği gibi “ilaçla zehir arasındaki tek fark dozdur”.
Bu yazı http://apelasyon.com sitesinden alıntıdır.