Kahve, her sabah milyarlarca insanın zihnini berraklaştıran, sohbetleri başlatan, düşünceleri derinleştiren evrensel bir ritüeldir. Ancak bu tutku dolu içeceğin geleceği, iklim değişikliği, hastalıklar ve tür çeşitliliğindeki daralma nedeniyle tehdit altındadır. Bilim insanları, özellikle Londra’daki Kew Kraliyet Botanik Bahçeleri’nden Aaron Davis gibi öncü araştırmacılar, bu tehdide karşı çözümü doğada unutulmuş eski türlerde arıyor.
Bir Bitkiyi Aramak
Davis’in ilgisi, 1954’ten beri doğada görülmemiş bir kahve türü olan Coffea stenophylla’ya yöneldi. Tarihi kaynaklar bu bitkinin kuraklığa ve sıcağa olağanüstü dayanıklı, aromatik açıdan ise arabica’yı bile geride bırakan niteliklere sahip olduğunu öne sürüyordu. Davis’in Sierra Leone’deki işbirlikçisi Daniel Sarmu, çiftçilere “Bu bitkiyi gördünüz mü?” başlıklı afişler dağıtarak onu bulmaya çalıştı. Çabalar uzun süre sonuç vermedi, ancak Davis pes etmedi.
Ormanın içinde ilerlerken sonunda o bitkiyle karşılaştılar. Görünüşte sıradan bir çalıdan farksızdı, ama Davis, karakteristik dallanma yapısıyla onun stenophylla olduğunu anladı. O an, botanik tarihine bir dönüm noktası olarak yazıldı.
Kahvede Genetik Daralma
Bugün dünyada tüketilen kahvenin %99’u yalnızca iki türden üretiliyor: Coffea arabica ve Coffea canephora (diğer adıyla robusta). Arabica, yüksek rakımda yetişen, narin ama kompleks tat profiline sahip bir türdür. Öte yandan robusta, dayanıklılığıyla öne çıkan, fakat aromatik olarak daha sınırlı bir seçenektir. Ancak her iki tür de suya bağımlı, hastalıklara açık ve iklim krizine karşı savunmasızdır.
Uluslararası Tropikal Tarım Merkezi’nden iklim bilimci Christian Bunn, 2050’ye kadar dünya genelinde kahve yetiştirilebilir alanların yarıya düşeceğini öngören araştırmasıyla dikkat çekmişti. Vietnam’da yaşanan %20’lik üretim düşüşü, bu öngörülerin hızla gerçeğe dönüştüğünü kanıtlıyor.
Kahvenin Genetik Kurtuluşu
İşte tam bu noktada Davis’in çabaları anlam kazanıyor. Yüzlerce yıl boyunca doğada gelişmiş, adaptasyon yeteneği yüksek vahşi kahve türleri, günümüz kahve krizine karşı genetik bir kurtuluş hattı olabilir. Davis yalnızca stenophylla değil, kuraklığa dayanıklı Coffea racemosa, düşük irtifada yetişebilen zanguebariae ve neme karşı dirençli excelsa gibi türleri de araştırıyor.
Bu türler doğrudan ekilmese bile, hibrit üretimle yeni nesil, iklim dostu ve lezzetli kahve türlerinin geliştirilmesinde kullanılabilir. Fakat burada yalnızca dayanıklılık değil, tat da kilit rol oynuyor. Tüketici beğenisi olmayan bir kahve türü, ne kadar dayanıklı olursa olsun, sürdürülebilir bir gelecek vaadi taşımaz.
Tat Testi ve Umut
Davis’in sonunda kavurduğu birkaç gram stenophylla, tadım panellerinde yüksek kaliteli arabica’ya denk görüldü. Şeftali, yasemin ve mürver aromalarıyla dengeli bir asidite sunuyordu. Ancak bu tür, verim açısından hala geride. Bu nedenle Davis, stenophylla’yı doğrudan değil, melezleme projelerinde bir gen kaynağı olarak değerlendiriyor.
Fransız tarım araştırma enstitüsü CIRAD’dan Benoît Bertrand gibi uzmanlar, racemosa gibi türlerin, büyük çekirdekli, lezzetli ve kuraklığa dayanıklı hibritler üretmek için sessiliflora gibi diğer vahşi türlerle çaprazlanabileceğini belirtiyor.
Doğa, Laboratuvar ve İnsan
Davis’in yürüttüğü araştırmalar yalnızca botanik değil, aynı zamanda bir gelecek planıdır. Kew Gardens’ta saklanan yedi milyonu aşkın kurutulmuş bitki örneği, bugün DNA analizleriyle yeniden yorumlanıyor. Geçmişin unutulmuş yaprakları, bugünün laboratuvarlarında kahvenin geleceğini belirleyen genetik hazinelere dönüşüyor.
Sürdürülebilirlik ve Tüketici Sorumluluğu
Kahvenin geleceği yalnızca bilim insanlarına değil, tüketicilere de bağlı. Yoğun gübre kullanımı ve kahve kapsüllerinin çevresel etkisi, karbon ayak izini büyütüyor. Uzmanlar, gölgede yetişen, az gübre isteyen ve doğa dostu işleme yöntemleriyle elde edilen kahveleri tercih etmenin bir zorunluluk olduğunu vurguluyor.
Kahveyi Korumak, Kültürü Korumaktır
Kahve yalnızca bir içecek değil; aynı zamanda tarımsal, kültürel ve ekonomik bir ekosistemdir. Sierra Leone’den Güney Sudan’a, Madagaskar’dan Brezilya’ya uzanan bu zincirde, binlerce çiftçinin geçimi, milyarlarca insanın sabah alışkanlığı ve dünyanın tarımsal çeşitliliği korunmayı bekliyor.
Davis hâlâ yeni türler keşfetmek için seyahat hazırlığı yapıyor. Onun için her yeni bitki, sadece genetik bir veri değil; aynı zamanda kahvenin geleceğini kurtarabilecek bir umut dalı.
⸻
Kaynaklar:
. smithsonianmag.com
. Aaron Davis, Kew Royal Botanic Gardens Araştırmaları
. Christian Bunn, International Center for Tropical Agriculture
. Benoît Bertrand, CIRAD
. Jonathan Morris, Coffee: A Global History
. Royal Botanic Gardens, Kew Herbarium Arşivleri
. Ralph Holt Cheney, The Coffee Encyclopedia, 1925
. Haggar & Davis, Greenwich University Field Studies, Sierra Leone