Bal üretim miktarı tartışması

0
62

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, 31 Ekim’de Tunceli’de yaptığı açıklamada Türkiye’nin arıcılık sektöründeki konumunu net rakamlarla ortaya koydu: “FAO verilerine göre kovan varlığında 3’üncü, bal üretiminde Çin’den sonra 2’nci sıradayız. 9 milyon kovan, 98 bin arıcılık işletmesi, 35 coğrafi işaretli bal çeşidi.”

Rakamlar etkileyici. Bakan Yumaklı’nın demecinin zamanlamasını, dolaylı olarak sektörün önde gelen oyuncusu Balparmak’ın geçen hafta Muğla’da açıkladığı bal ve arıcılık verilerine bir cevap niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Peki, gerçekler nedir ve bu tartışmalar niye çıkıyor?

İki tarafın rakamları

Evet, Türkiye’nin arıcılık ve bal ekonomisinde iki ayrı tablo sergileniyor. Birincisi, resmî istatistiklerin söylediği: 2024’te 95.492 ton bal üretildi, 8,96 milyon arılı koloni ve 97.984 kayıtlı arıcılık işletmesi var.

İkincisi ise sektörden gelen (Daha çok Balparmak tarafından dillendirilen) daha düşük “fiilî” tahminler: 4 milyon kovan, 60–70 bin ton “gerçek bal” ve çam balı rekoltesi beklentisi. Neredeyse resmi rakamların yarısı…

Balparmak’ın elinde bu verileri doğrulayabileceği kanıtlar yoksa, iyi niyeti aşan bir kasıt aranabilir.

Bu ayrışma, sadece muhasebe farkı değildir: Fiyatlandırmadan politika tasarımına, coğrafi işaretin (GI) pazarlama değerinden denetim güvenilirliğine kadar zincirin tüm halkalarını etkileyen bir tetiklemedir.

Konuyla ilgili birkaç sektör temsilcisi ile konuştum, Balparmak’ın Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak’a kanaatimi belirttim, Türkiye Arıcılar Birliği eski Başkanı Ziya Şahin ile değerlendirmelerde bulundum, sadece TÜİK verilerine değil, tartışmaların bir boyutu olan Manuka Balı sebebiyle, Yeni Zelanda’daki uygulamalara baktım. Topladığım bilgilerin konuyla ilgili kısımlarını burada paylaşıyorum.

Bu arada, ben de Özen Beyin “Çam Balı da en az Manuka Balı kadar üstün özelliklere sahip” sözüne katılıyorum. Ancak, ne Balparmak ne de arıcılık ve bal sektörünün Manuka Balı’nın küresel markalaşma ve itibar için yaptığı çalışmaların yüzde 1’ini yapmadığını düşünüyorum.

Hangi sayı doğru?

Arı kovanı sayısı: Resmî seri “arılı koloni/kayıtlı işletme” esaslıdır; bazı şirket veya birlik açıklamaları ise “aktif kovan/hasada giren koloni/‘gerçek bal’” gibi daha dar tanımlarla konuşur. 2024 TÜİK tablosu ile TAGEM/Arıcılık Enstitüsü sayfaları, toplam koloni ve işletme sayısını açıkça ortaya koyuyor; buna karşılık 2024’te “Türkiye’de 4 milyon arılı kovan” ve “60–70 bin ton gerçek bal” diyen beyanlar kapsamı bilerek daraltıyor.

Çam balı üretimi: Tür kırılımı yokluğu söz konusu. TÜİK balı “çiçek vs. çam” diye ayırmıyor; çam balına ilişkin rakamlar zorunlu olarak beyan ve tahmin. Bu yüzden 2024 için “11–12 bin ton”, 2025 için “15–16 bin ton” gibi sektör tahminleri ile yerelde daha yüksek telaffuz edilen rakamlar yan yana dolaşabiliyor. Çıktıların “tahmini” olduğu mutlaka işaretlenmeli.

Çam ormanı yangınları şoku: 2021 Muğla yangınları ve kuraklık, çam balının ekolojik motoru Marchalina hellenica (Basra böceği) popülasyonunu sarsarak 2–3 yıl dalgalı verim üretti; 2025’te sahadan “toparlanma” sinyali geliyor. Yangından önce, çam balı yıllık verimi 35 bin tona yaklaşmıştı.

Veri yönetişimi: Türkiye veriyi birden çok idari kaynaktan entegre ediyor; tutarlılık ve saha doğrulaması güçleniyor ama tür bazlı (çam/salgı) verileri düzenli değil. Bu da piyasa iletişiminde “tek doğru rakam” beklentisini boşa çıkarıyor.

Türk Çam Balı Coğrafi İşareti tartışması

Bakan Yumaklı, 35 coğrafi işaretli baldan bahsetti. Çünkü, Balparmak’ın Muğla’daki toplantısında “Türk Çam Balı” coğrafi işareti alınması da gündeme gelmişti.

Türkiye, dünyanın çam balının %90’dan fazlasını üretiyor. Üretimin ağırlık merkezi Ege–Akdeniz kızılçam kuşağı. Kızılçam kuşağı Marmara Bölgesi’ne kadar uzanıyor. Hatta Orta Anadolu’da da bazı bölgelerde kızıl çam ormanları bulunuyor. Bu sadece bir “gurur tablosu” değil; coğrafi işaret (GI) ile taçlanınca fiyat primi ve itibar anlamına geliyor.

2018’de Muğla Çam Balı menşe adı tescili alındı. 29 Temmuz 2025’te de Türk Çam Balı ulusal ölçekte mahreç işareti olarak tescillendi. Sanırım daha önce Marmaris Çam Balı için de başvuru olmuştu. Türk Çam Balı tescilinde, FAO–EBRD teknik desteği süreçte belirleyici oldu. Tescil makamının TÜRKPATENT olduğunu hatırlatmak isterim. Bazı medya yayınlarında “FAO tescil etti” ifadesi doğru değil.

Diğer taraftan, AB düzeyi için ise dosyalama ve birliktelik yönetimi sonraki adımdır. Başvuru yapıldığı söylendi ama Ekim 2025 itibariyle, eAmbrosia’da yayımlanmış bir “Türk Çam Balı” kaydı görünmüyor. AB düzeyinde tescil için eAmbrosia’nın Birlik Sicili esas alınıyor. Bakalım başvuru ve itiraz süreçlerinde neler yaşanacak?

Bugün çam balında yaşanan coğrafi işaret kavgası, ileride çiçek, kestane, meşe ve diğerlerinde de yaşanabilir. Mesela, Keven – Kekik Balı, Orta Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu’da potansiyele sahip, başka yerlerde de bulunabilir. Her birinin içerik ve değerleri farklı olabilir ama çok değerli bir bal. Trakya’nın da, Kuzey Batı Karadeniz’in de meşe balı olabilir. Kestanesiyle ünlü Bursa’nın, üretim lideri Nazilli’nin veya Karadeniz’in herhangi bir şehri ile de ters düşmek doğru olmaz…

Ülke adını içeren bir coğrafi işaretin tescil şartları konusunda, dünyada da tartışmalar bitmiyor. Önce kavramı netleştirmek gerekir. Coğrafi işaret / menşe adı: Ürünün tüm veya esas nitelikleri belirli bir coğrafi çevreden (iklim, toprak, insan emeği, ustalık) kaynaklanıyorsa, “Champagne”, “Bordeaux” gibi o zaman menşe adı, coğrafi işaret verilebilir.

Ürünün en az bir aşaması o yerde yapılır ama tüm özellikleri sadece o yere bağlı olmak zorunda olmadığında Mahreç işareti (PGI) almak mümkün olur.

Adın kendisi bir devleti işaret ettiği halde ürün belirli bir ülkeye özgü ün kazanmış ise ve tüketiciyi yanıltmıyorsa “ülke adını içeren coğrafi işaret kabul edilebilir. AB’de “Irish whiskey”, “Scotch whisky”, “Bulgarian rose oil” gibi örnekler bu yüzden tescil edildi. Unutmayalım ki bunlar işlenmiş ürün. Doğal ürünler için bu da yürümeyebilir.

Ülke adı tek başına, ürün belirtmeden genellikle kabul edilmiyor. Çünkü çok geniş ve ayırt ediciliği zayıf görülür. AB’nin 2024 tarihli yeni Cİ Tüzüğü (AB) 2024/1143 bu yaklaşımı koruyor.

Neden bu ayrışma önemli?

‘Balparmak böyle bir kavgaya niye girmiş olabilir’ diye düşündüm. Fiyatlama ve gelir başlıca neden olabilir. Resmî üretim yüksek görünürken “fiilî” arz daha darsa, çiftçi gelirleri ve stok algısı bozulur; perakende ile toptan marjları oynar. O veya başka bir piyasa ağırlığı olan firmaya yarar sağlayabilir.

İhracat ve iletişim ikinci sebep olarak görünüyor. Coğrafi işaret hikayesi, “Türkiye, çam balının %90 üretimin sahibi” tezi üzerine kuruluyor; rakamlar arasındaki uçurum dış pazarda güven sorusu doğurur.

Denetim konusu bir diğer etken olarak ortaya çıkıyor. Tağşişle mücadelede cihaz sahipliği değil, yöntem ve örnekleme kritik öneme sahiptir. IRMS/C4 testi tek başına çam balında yanlış ve pozitif sonuç üretebilir; çoklu parametre yani ilave olarak NMR yaklaşımı öneriliyor. Bakanlığın 10 yıl önce 2 adet NMR cihazı olduğu biliniyor. Son durum ve laboratuvar analiz süreçleri açıklanmalı.

Ne yapmalı?

“Arılı koloni / aktif kovan / hasada giren koloni / gerçek bal” gibi terimler için kamu ve sektör ortak sözlüğü ve mevsimlik bülten yayımlansın. TÜİK’in yıllık seti buna bağlansın. Sektör toplantılarında paylaşılan rakamlar, kaynak ve kapsam notu ile yayınlansın.

Çam balı için Muğla–Aydın–Antalya hattında tür bazlı örnekleme pilotu ve sezon sonu “rekolte aralığı” duyurusu. Orta ve uzun vadede Basra Böceği’nin ıslahı ve yaygınlaşmasına yönelik projelere destek verilsin.

Uluslararası geçerliliği ve kabulü olan analiz yöntemleri yani mısır şuruplarını izotop oran farkıyla saptayan IRMS (C4); balın metobilit parmak izini referans veri tabanlarıyla eşleyerek köken/tağşiş arazine imkan veren NMR profilleme; farklı bileşenleri ayırıp kararlı izotop oranlarını çok hassas ölçen Liquid Chromatography – Isotope Ratio Mass Spectrometry (LC-IRMS) üçlüsü “karar ölçütü” olarak kodifiye edilip kamu rehberi hâline getirilsin. Yıllık karşılaştırmalı laboratuvar testi zorunlu olsun.

.

“Muğla Çam Balı” ve Türk Çam Balı ürün şartnameleri ile denetim planı senkronize edilsin; ihracat pazarlarına bilim temelli (honeydew farkı, mineral/antioksidan profili) argümanlar götürülsün.

Verilerin güvenilirliği, baldaki taklit ve tağşiş algısını yönetmede de ilk adım olarak ele alınmalıdır.

Türkiye çam balında dünyanın kalbi ve genel bal pazarında da belirleyici rol oynayabilir. Arıcılık sektörü açısından da zengin arı türlerine sahip durumunda. Çiçekli ve salgı ballarında da eşsiz bir flora ortamı sunuyor. Endemik çiçekli bitkiler, eşsiz balların üretiminde farkındalık oluşturabilir. Bu yönüyle bal ormanları, bal üretiminde yeni bir açılım sunuyor.

Ama başarıyı belirleyecek olan “hikâye” değil, ölçülen, karşılaştırılan ve şeffafça paylaşılan veri. Aynı ürün için iki ayrı tablo varken, global pazarda “fiyat primi” kaçıyor. Çözüm basit; kavramı netleştir, yöntemi standartlaştır, beyanı belgele. O zaman Muğla’nın kızılçamları sadece arıları değil, rakamları da bir araya getirecek. Türkiye, coğrafyası sadece dünyaya lezzet değil, kırsal kalkınma da ülke sathına yaygınlaşacak.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here